Kanal İstanbul: Bir Hayal, Bir Gerçek, Bir İhtimal
O anı hatırlıyorum, Kayseri’nin en sessiz akşamlarından biriydi. Dışarıda rüzgar hafifçe esiyor, ışıklar sanki bir masal kitabından fırlamış gibi göz kırpıyordu. O akşam evde tek başımaydım, belki biraz da yalnızlık hissiyle yoğrulmuştu ruhum. Sonra, ekranda bir haber belirdi: “Kanal İstanbul projesine hangi firma talip olacak?” İki dakika boyunca ne olduğunu anlamadım, sanki zaman durdu. Gözlerim, o ekranda beliren cümleyi okurken bir yanda tedirginlik, diğer yanda bir hayal kırıklığı vardı. “Kim bu firma?” diye sordum içimden. Kimseye söylemedim ama bir anda yüzümde beliren garip bir ifade, duygularımı ifşa etti.
Bir Hayalin Peşinde: Kanal İstanbul’a Duyduğum İlgi
Bütün hayatım boyunca, doğduğum şehir Kayseri’den İstanbul’a yaptığım birkaç kısa yolculuk dışında, İstanbul’u sadece kitaplardan ve filmlerden tanıyordum. Ama bir gün, o devasa, rengarenk metropolü görmek, denizine dokunmak, o muazzam trafiğinde kaybolmak hep hayalimdi. Ve bir gün, bu hayalimle birlikte Kanal İstanbul projesini duydum.
İlk başta, projeye biraz temkinli yaklaşmıştım. “Yeni bir kanal mı? Ne gerek var, her şey fazlasıyla karmaşıklaşmışken?” diyordum. Ama sonra, projeye dair yazılanlar, söylenenler beni başka bir dünyaya sürüklemeye başladı. Bir kanal, İstanbul Boğazı’na alternatif bir yol açacaksa, demek ki bir şeyler değişecekti. Ve değişen bu şeyin, belki de yıllarca süren taşınabilir hayallerim olabileceğini düşündüm.
O Akşam: Hayal Kırıklığı ve Belirsizlik
O akşam haberin detaylarına baktıkça, içimde bir şeyler sanki sökülüp atılmaya başlıyordu. İsmim duyulsa da kimsenin unutmayacağı bir firma ismi belirdi ekranın alt kısmında. “O firma mı?” diye düşündüm. İçimi bir hüzün kapladı. Yani, sadece ekonomik kazanç peşinden koşan bir şirket mi bu projeyi üstlenecekti? Kayseri’de büyüdüm, bu topraklarda birçok zorlukla mücadele ettim ama her zaman değerleri savundum. İstanbul’un, Kanal İstanbul’un kalbinde değişmesi gereken şeylerin ne olduğunu derinlemesine düşündüm. Peki, gerçekten doğru firma mı seçilmişti?
Bir anda aklımda, çocukluğumda İstanbul’a gittiğimde gördüğüm o büyüleyici manzaralar belirdi. O İstanbul Boğazı’nın huzurlu suları, martıların uçuşları… Şimdi bir kanal açılacaksa, o kadar güzelim yerlerin, o büyüleyici doğanın bir kısmı kaybolacak mıydı? İçimden bir şeyin kırıldığını hissettim. Her şey her zaman düşündüğümüz gibi olmazdı, biliyordum. Ama o gün, içimde bir üzüntü vardı.
Kanal İstanbul: Bir Gelecek Üzerine Kurulan Umutlar
Evet, o an hayal kırıklığına uğramıştım. Ama sonra, çok geçmeden bir şey fark ettim. Her değişim, her büyük proje aslında bir parça umut taşıyor. Kanal İstanbul gibi projeler, belki de milyonlarca insana yeni iş olanakları yaratacak, belki de çok daha fazla insanın İstanbul’a taşınmasına zemin hazırlayacaktı. Her ne kadar kararsızlıklarım olsa da, ben de bu geleceğe dokunmak istiyordum. Belki de sadece inşa edilecek olan kanal değil, benim de hayatımda inşa edilmesi gereken yeni umutlar vardı.
Birkaç gün sonra, bir arkadaşım bana “Kanal İstanbul’u sen de istiyor musun, gerçekten?” diye sordu. O an, belki de yıllardır içinde taşıdığım o yanıtı vermek zorunda olduğumu hissettim: “Bilmiyorum, ama bir yanda hayatımızı değiştirecek bir şeyin içindeyim, o yüzden belki de bir gün bu sorunun cevabını verebileceğim.”
Bir Olasılık: Değişimin Başlangıcı
Sonraki günlerde, projeye dahil olacak firmanın kim olduğunu araştırmaya başladım. Gittikçe daha fazla şey öğrendikçe, içimde bir umut ışığı yanmaya başladı. İstanbul’a bu kadar büyük bir yatırım yapılacaksa, doğru firma seçilecek miydi? Projeye adım atacak firmanın insanları ve çevreyi ön planda tutması gerektiği konusunda birçok yazı okudum. Ancak, bu projeyi yapacak firmanın gerçekten insana değer verip vermeyeceği hep kafamı kurcalıyordu. Çünkü, Kayseri’de büyürken, sadece para kazanmak için bir şeyler yapmanın değerini hiç anlamadım. İnsanlar, doğa, çevre – bunlar hep ön planda olmalıydı.
Kanal İstanbul’un gerçekleştirilmesi, sadece yeni bir yol açmaktan çok daha fazlasıydı. Kendi içimde, bu değişimin ne kadar büyük olacağını düşündükçe, duygularım karmaşıklaşmaya başladı. Evet, hayal kırıklığı vardı ama aynı zamanda bir yerlerde bir umut da vardı. Hayal kırıklığı, bu projeyi gerçekleştirecek olan firmanın değerlerini ne kadar düşündüğüyle ilgilidir, umut ise aslında değişimin kaçınılmaz olduğudur. Bir gün belki bu kanal, sadece denizleri değil, insanların zihinlerini de birleştirecek bir köprü olurdu.
Sonuçta: Bir Yolculuk
O gün, o ekranın karşısında hissettiklerim bana şunu hatırlattı: Büyük projeler hayatı değiştirebilir, ancak değiştirdiği şeyler bazen biz fark etmeden derinlemesine kök salar. Kanal İstanbul’un geleceği ve onu yapacak firmanın kimliği, henüz kesin değil, ama bir şey kesin: Her değişim, yeni bir başlangıç olabilir. Bu yolculuk, bir hayalin peşinden gitmek gibiydi. Kim bilir, belki de bir gün o kanalın bir parçası olurum, belki de değişimi izleyen bir göz olarak kalırım. Ama içimde hep bir umut olacak – çünkü bazen değişim, sadece duyguların birleştiği bir yerden başlar.